7 Ağustos 2015 Cuma

GÜN-EŞİNİ KAYBEDENİN GÜNEŞİ OLUR MU?

Çoğumuz yeni bir güne merhaba diyebilmenin değerini bilmiyoruz. Aslında belki de çoğumuzu aydınlatmaya yetmiyor bu koca güneş. Gün eşimiz gitmiş bir kere, güneşimiz gitse ne olur. Kış aylarının en soğuk zamanında terk edilmiş kimimiz. Kimimiz ise ilkbaharda dökmüş yapraklarını. Mesela son ilkbaharımız olmuş o. Artık ilkbahardan sonra kış gelmeye başlamış bizim için. Mevsimler geçmiş de mevsimimiz geçmemiş, o günde kalmışız hep. Son ilkbaharımızdan sonra haziran soğukları vurmaya başlamış bize. Biz, gün eşimizi o mevsimde bırakmışız ki bundandır yaza çıkamayışlarımız. Yaz gelmemiş ama yazasımız gelmiş. Başka bir şey yapamadığımızdan yazmışız hep. Peki ya yazmanın kötü yanı ne biliyor musunuz? Yazdıkça birikiyor mesela benim söyleyemediklerim. Yazdıkça susuyorum, yazdıkça içime akıyor sanki. Sonsuz bir sessizlik kaplıyor etrafı. Ama başka bir sessizlik bu. Umutların, ümitlerin, hayallerin yıkılışlarının acımasızca haykırılışlarının sessizliği. Belki bazılarınız onun yüzünü unutmamak için fotoğrafına bakarak uyuyor, bazılarınız da yanındakinin değerini bilmiyor. Ne olursa olsun, affedin. Hiç ummadığınız anda en uzağınıza düşerse, hayata da küsersiniz kendinize de. Konuşma imkanınız varsa, susmayın. Susmak zorunda olmadan sakın susmayın. 

Ben mi? Ben susmam gerektiğini biliyorum. Sadece yazabileceğimin farkına varıyorum ve sonra yazamıyorum. Daha fazla yazamıyorum. Hani bazen daha fazla anlatamazsınız ya, ben de daha fazla yazamıyorum. Söyleyeceklerim bu kadar değil elbet, söyleyebileceklerim bu kadar..

3 Ağustos 2015 Pazartesi

IŞIKLA KARARAN YÜREKLERE



Kadının ışığı kör etmiş gözünüzü. Körelmiş kalbinizle bir zahmet sevmeyin siz kadınları. Siz sevmeyi, kadının değerini bilmeyenler yüzünden her geçen gün biraz daha azalıyor aydınlık. Yanan ışıkları söndürüyorsunuz kir tutmuş, kin bürümüş içinizle. Yüreğinizle demeye dilim de varmıyor elim de. Biraz yürekli olsanız bir kadına çocuk gibi ilgi ve şefkat göstermeniz gerektiğinin farkına varırdınız, çocuk muamelesi yapmanın değil. Attığı adımda bastığı yere cennet bırakan bir canlıyı canından etmeniz sizi cehennemin en dibine göndermek istememiz için yeterli bir neden değil mi sizce de? Bir kadını evin hizmetçisi gibi gören kötülükten dönmüş gözlerinizle kirletmeyin gözlerimizi. Gözlerimize bakıp masumluk sunar gibi kötülük kusuyorsunuz. Bu da yetmezmiş gibi okumuş(!) adam(!!!)larımız bile susturmaya çalışıyor bizleri. İş okumakla bitmiyor, adamlığın eğitimi yok ki değil mi? Bir kadını sustursanız, bin kadın başlar konuşmaya. Hani şu bir günde konuştukları ortalama kelimeleri dahi saydığınız kadınlar. Hani söyleyeceklerinden korktuğunuz için konuşmalarını istemediğiniz kadınlar. En küçüğümüzden en büyüğümüze kadar susmayacağız. Birinin daha aramızdan ayrıldığı haberiyle uyandığımız sabahlar sona ermeden susmayacağız. Bir kadın olarak susmayacağız. Konuşmamızdan korkmaya devam ediyorsanız susturmaya çalışmaya da devam edin, susmayacağız.


Söndürdüğünüz hayatların ışığıyla birlikte yanan karanlıkta adam olamamanızın ağırlığıyla yerin en dibine girmeniz dileğiyle beyler, vicdanlı günler.